Wednesday, September 23, 2009

Eski topraklar...Makedonya, Üsküp, Struga ve Ohrid

Makedonya’nın başkenti, şehre giriş kuzeyden geldiğimiz yolda oldukça içler acısı. Fakirler ve dilenci çocuklar arabamızı her ışıkta çevreliyorlar. Üsküp meydana geçen yolumuzda Türk kebapçıları ve Zaman Gazetesi’nin ofisini görüyoruz. Üsküp meydanı çok kalabalık, insanlar hep sokakta ve kafelerde. Üsküp, Makedon ve Türk tarafı olmak üzere ikiye ayrılmış durumda. Şehri ayıran bir de nehir var tabi, Vardar Nehri ve bağlayan köprünün adı Kamen Most. Saray, Gazibaba ve Çayır diye bölgelerin isimleri sözkonusu. Makedon, Arnavut ve Türk’ler ağırlıklı olarak yaşamakta. Türk tarafındaki kaleye çıkıp, Vardar Nehri’ne doğru bakarak keyif çıkarmak güzele benziyor. Türk ve Arnavut tarafları diye ikiye ayrılır gibi görünmektedir, Güney kısmısı Hristiyan bölgesi ve daha gelişmiş alan olarak görünüyor. Nehrin üzerinde ve yine şehrin göbeğinde kafanızı kaldırdığınızda şehrin en yüksek tepesine dikilmiş koca bir haç bulunmakta, benzerini Mostar’da da görmüştük. Camiler ve kiliselerin bir arada olduğu, osmanlı dokusunu hala koruyan şirin şehir. Merkez meydan bölgesinde bulunan, lüks kafeler gayet hoş bir manzara gösterirken, Türk tarafında eserler görmek mümkündür ve TİKA restorasyonları dikkatimizi çekiyor. 600 yıl civarı Osmanlı egemenliğinde kalmış olması da bir diğer güzellik. Gündüzümüzü burada geçiriyoruz akşamüzeri saat 4-5 sularında yolumuzu Struga’ya doğru sürüyoruz ve maalesef ki bu yola çıkalı 1 saat olmadan bariyerlere arabamızı sürtmek suretiyle bir kaza yapıyoruz. Kaskodan yararlanabilmek adına karakol arıyoruz, sağolsun bir türk abi yardım ediyor bize ama kaskodan uluslararası bir alanda kaza yaptığımız için yapılması gerekenler ; Fotograf, Zabıt tutulması, uyuşturucu kullanıp kullanmadığımızın tespiti için mahkemeye çıkmak ve sağlık raporu, kamu malına zarar vermekten ötürü mahkeme kararı vs gerektiğinden ötürü, 3 gün oraya çakılacağımızı söylediler ve polisteki ağabeyler de kolumuza girip, “gidip, kaskoyla anlaşın” dediler, biz de çaresiz kabul ettik ve Struga’ya gece 12-1 gibi vardık. Otobandan çıktığımız için yol çok uzun sürdü ve de yorucu oldu. Orada, daha evvelden ayarladığımız bir arkadaşımızın, aile evinde kaldık, gecelik 4 Euro gibi çok güzel bir rakama maloldu. Benim için 3 gece çile olarak geçmişti ve süper bir dinlenme oldu.

STRUGA
Üsküpten normalde 2 saat 40 dakika sürmesi gereken yolu dağ yolundan 5-6 saatlik yol ile buraya ulaştık. Şirin ve ufakça bir yer aslında burası. Meşhur Ohri gölüne kıyısı var zaten Ohri’ye de 30 dakika uzaklıkta bir yerleşim yeri. Çok sayıda Makedon Türkü yaşamakta. Buranın merkezinden gölü Kara Drim ırmağına dökülüyor. Makedonya’nın da güney batısında yer alan bu şirin merkezde bir de eski tekke bulunmakta. Cami hüviyetinde de kullanılan tekke, müze özelliğine de sahip. Sabah 1-2 saatlik şehir turundan sonra, Ohri’ye hareket ediyoruz.

OHRID
Kısa süren yolculuğumuz sırasında bir türk okulu görüyoruz, Ohri’ye varır varmaz öğle namazına da yetişiyoruz, ciddi bir cami cemaati vardı. Gezilecek yerleri çok aslında Ohri’nin, tepesine tırmanabilirsiniz, merkezi çarşıda gezebilirsiniz. Elveda Rumeli’nin de bazı bölümleri burada çekiliyormuş zaman zaman. Çarşısı da hareketli ve güzel bir kent burası. Eski amfi tiyatrosunu gezip, kalesine çıkıyoruz Ohri’nin. Giriş ücretli, çok pahalı değil, kenti 4 tarafından görebiliyoruz. Güzel kareler de yakalıyor ve kentin merkezine geri iniyoruz, Ohri gölü kenarında herkesler oturup, eğlenip, keyif çatıyor, özellikle Pazar günleri çok yoğun burası. Ohri’yi de genel itibariyle görüp, toparlanıp çıkıyoruz, hedefimiz Arnavutluk ve başkent Tiran.

1 comments:

ucakbiletiks.com said...

çok sürükleyici bir makaleydi. Ağzınıza ve elinize sağlık.
www.ucakbiletiks.com da makale yazmak ister misiniz?