Saturday, August 15, 2009

Saraybosna ve Travnik



Türk evinden çıkıp Başçarşı’ya geri dönüyoruz. Bir pastanede geleneksel tatlılarından Elmalı Tatlı yiyip, Boza içiyoruz.Aynı gün, bir tanıdığımızdan kiralayacağımız aracı alıp, hemen yola düşüyoruz, gideceğimiz nokta Travnik. Akşam saatleri Saraybosna’nın içinde trafik olabiliyor. İş çıkışı saatlerde dikkatli olmak gerek. 2 saatten biraz daha fazla sürüyor yolculuğumuz, güzel güzergahlardan hareketle Travnik’e varıyoruz. Bölgeye girişte bir imamhatip lisesi yani Bosna'daki ismi ile Medrese sizi karşılıyor, yolu devam ediyorsunuz ve ileride akmakta olan Plova nehrinin suları hem bölgeyi soğutmakta hem de sesi ile gümbür gümbür bir ambiyans oluşturmakta.




Travnik kalesine çıkmak için nehrin kenarından tırmanmaya başlıyorsunuz. Oldukça farklı bir köy burada. Kalenin kurulduğu tepeyi görüğün zaman farkediyorsunuz ki bölgenin ehemmiyeti çok büyük ve öyle bir tepeye bu denli bir kale inşa etmenin zorluğunu düşünmeye başlıyoruz. Hayran kalıyoruz. Kalenin hakim olduğu geniş bir coğrafya var, hali hazırda bir kısım restorasayonlar da devam ediyor. Bu kale ve genel olarak Travnik öylesine farklı bir ortam ki, Osmanlı ve Müslüman hayranlığı halen daha çok güçlü şekilde varlığını koruyor.






Kalenin bir burcundan fotograf makinenizle tek karede 7-8 minareyi sığdırmanız mümkün. Havanın kararması ve Plovo Voda’da kenarında bir balık yiyebilirsiniz. Akan nehrin güçlü ve etkileyici sesinin yanı sıra, keyfi de bambaşka. Plovo Voda’nın kenarında kahvenizi de alınız. Muhteşem renklerle, desenlerle süslenmiş olan merkezdeki camide akşam namazını kılıyoruz.



Çıkışta selamlaştığımız cami cemaati ve imam’ın Osmanlı ve Türkiye’ye teşekkürü gözlerimizi yaşartıyor. İmam efendi, Osmanlı zihninin tekrar gelmesini temenni ediyor, bu hayranlığa biz de hayran kalıyoruz. Arabamıza atlayıp, dönüş yoluna geçiyoruz. Bosna’ya dönüş yolunda farklı duygularla dönüyoruz.

Başçarşı Güzellikleri...



Tito'nun yaktığı ateş, Başçarşı yolunun tam köşede sürekli yanıyor...Biz de bir karemiz olsun dedik...



Başçarşı'daki mimarisi ile dikkat çeken Pazar yeri...



Saraybosna Pazar alanı 5 Şubat 1994'te halk alışverişte iken bombalı saldırıya maruz kalmıştı...



Başçarşı yürüyüşü sırasında Tarihi bölümden modern bölüme geçilirken...



Gazi Hüsrev Bey Camii

Başçarşı'dan bazı kareler...



Fotoğraf, Başçarşının ara sokaklarından birine ait



Bir Müslüman Vefat İlanı



Başçarşı'daki yemek alanlarından birisi




Hüsrev Bey Camii'nin yanındaki sebil. İçenler tekrar Saraybosna'ya gelir rivayeti ile meşhur.



Başçarşı'nın tam ortası.

Hüzün şehri : Saraybosna

Bosna’ya yerel saat itibariyle 21.00 gibi indik, 1 saat bizden geride oldukları için uçuş 1 saat gibi oluyor. İndiğimizde bizi bir arkadaşımız karşıladı ve onun evine geçtik. Çantaları eve bırakıp, hızlı ve kısa bir şehir turu ile şehre hayran kalıyorsunuz. Aliya İzzetbegovic’in kabristanının yanından yukarı tırmanıp, eski bir halenin yıkıntıları arasından Saraybosna’yı izliyoruz. Mükemmel bir görüntü, havadaki koku, ürkek bir rüzgar bambaşka düşüncelere sevk ediyor sizi. İmkanınız varsa akşam saatlerinde buradan bir şehri izleyin. Bir arkadaşımızda kalıyoruz o gece.



Ertesi sabah erkenden kalkıp, Başçarşı’yı görmek üzere yola düşüyoruz. Konakladığımız yer havaalanına yakın olduğu için Başçarşı’ya takribi 5 km uzaklıktayız. Ancak, şansımıza 6 Nisan günü tüm toplu taşım araçları grev nedeniyle çalışmıyordu. Tüm halk yürüme ve taksilere doluşma eğiliminde, biz yabancısı olduğumuz bu topraklarda tabanvay yapıp, 1 saatten fazla süre yürüyoruz. Başçarşı’ya vardığınızda sizi ilk olarak Sebil karşılıyor. Kesinlikle hayran bırakıcı bir havası var buraların.




Başçarşıya girdiğiniz andan itibaren bir Osmanlı diyarı havasını farkediyorsunuz, en bilinen ve tercih edilen yemeği(fast-food’u) Bürek-Börek birçok börekçide hazırlanmaya başlıyor ve havadaki kokular bizi kendisine hayran bırakıyordu. Burası zaten uzun yıllar Osmanlı’nın en uç ve sınır koruma bölgesi olarak Osmanlı tebası olmuş bir yer. İnsanı, iklimi, havası beni ziyadesiyle etkiledi diyebilirim. Ancak, bu beyanlarım subjektif olduğu kadar genel turist yorumlarıdır da. Sebili geçip, çarşıyı yürüyüp Gazi Hüsrev Bey Camisine geliyoruz. Burası da bir başka mimari ve kültürel güzellik. Bakıp, hayran kalmamak elde değil. 1500’lü yıllarda yapılmış olan caminin cemaati de epeyce var. Hemen kenarında bulunan 2 adet çeşme sürekli akmakta ve çarşı sakinleri ile turistleri su ihtiyacına cevap vermekte. Bir de rivayeti var, birinden içilince Saraybosna’ya yine geleceksiniz, diğerinden içilirse Boşnak biriyle evleneceksin.( en azından bize bir arkadaşımız bu şekilde aktardı, şaka kurbanı olmuş olabiliriz) Çarşıda bir tur attık, ardından Aliya İzzetbegovic’in partisini kurduğu ve toplantılarını yaptığı Morica Han’ı ziyaret edip, kahvelerimizi içiyoruz. Boşnak kahvesinin tadı da servis edilişi de oldukça farklı ve orijinal. Sırpların ünlü selamı olan elin ilk 3 parmağı ile yapılan çetnik selamı ülkede oldukça sert karşılanmakta doğal olarak. Bu sebepten ötürü, genel olarak kahveyi içerken 3 parmağı birleştirerek kullandığımız fincanların bu topraklarda kulpları yok. Doğal olarak bizler baş ve işaret parmağımızla fincanları tutup, içiyoruz. Bu adet benim çok hoşuma gitti açıkçası. Aynı zamanda kahveyi içerken kullandığımız baş ve işaret parmağınız hilal şeklini oluşturuyor, bu da bir başka sevimli görüntü ve önemli gelenek. Her bir fincanın içindeki ay ve yıldız figürü ise ayrı bir duygusallık.
Öğlen sularında bir tanıdığımızla buluşup sohbet ediyoruz, öğle vaktinin gelmesi ile SaÇ Börek’de yarı kıymalı yarı patatesli bürekten yedik. Bizim kol böreğini andırıyor, tadı oldukça güzel ve şiddetle sıcak olarak tüketmenizi öneririm sizlere. Yanında az sulandırılmış yoğurt oluyor, ayrandan daha yoğun ama oldukça lezzetli bir ikili. Fiyatı da çok pahalı değil, hatta oldukça uygun. Türk Lirası olarak 5 liraya doyurucu bir börek tüketmeniz mümkün ve şiddetle tavsiye edilir. Bakırcılar çarşısını geçer geçmez sıra sıra börekçileri göreceksiniz zaten.
Öğle yemeğini müteakip, Başçarşı’nın yukarısına doğru çıkıyoruz ve Türk Evi’ni ziyaret ediyoruz. Anadolu evlerini andıran, çok güzel ahşap işçiliğinin olduğu, halısı, kilimi, yorganı ve yastığı ile mükemmel bir ambiyans oluşturulmuş. Oldukça geniş bir yapısı, kadınlar ve erkekler için ayrılmış haremlik ve selamlık yerleri ile başlı başına bir şahaser. İnsanın tüm işi gücü bırakıp bunun gibi bir eve yerleşesi geliyor.

Önemli Hatırlatmalar ve Hareket

5 Nisan 2009 akşamı İstanbul Yeşilköy havaalanından Air Bosna ile 179 Euro gidiş dönüş uçak biletimizi alıp, 20:00 itibariyle havalandık. Hatırlatma yapmam gerekir ki, THY ile bu ücret 230 Euro gibi bir meblağ, aradaki 50 Euro 2 saatlik uçuş keyfi için gereksiz diye düşündük ve Air Bosna’nın pervaneli uçağını tercih ettik. Önemli bir hatırlatma, Air Bosna’nın İstanbul Atatürk Havalimanı’nda şubesi yok, Gözen Havacılık Hizmetleri ilgileniyor denilebilir. Ancak, hangi kontuar’ın açılacağını öğrenene kadar biz birazcık yıprandık. Önemli bir nokta Air Bosna Nakit çalışıyor, kredi kartı vs kabul edilmiyor ve Havaalanına gelip Check - in öncesi yada sırasında biletinizi alabiliyorsunuz. Kontuar açıldıktan sonra da, uçuş hizmeti açısından ve biletinizi elinize almanız birazcık zorlaşabiliyor. Hazırlıklı olun derim ben.



Biletlerimizi alıp, kapımıza geçiyoruz. O arada, biz havalimanında Türk Liralarımızı Euro’ya çevirttik, size tavsiyem bunu havaalanında yapmayın. Hem kur daha pahalı hem de %4 komisyon alan exchange büroları ile paranız eriyebilir. Mümkünse elinizdeki paraları şehir içinde Beyazıt, Kapalı Çarşı vb yerlerde, olmadı bir bankada Euro’ya muhakkak çevirin. Bu işi havalimanına bırakmayın. Uçağa binmek için bir kapınızdan çıkıp, bir otobüse binip, uçağa geçiyorsunuz. Uçakları genelde soğuk olabiliyor ama güleryüzlü hostesleri size ilk etapta Bosna izlenimini veriyor zaten. Ufak bir sandviç ve içeçek 2 saatlik uçuştaki ikramlar. 2 saat sonra uçağınız bir anda yan yapmaya başlıyor ve 120 derece gibi bir açıyla sert bir dönüş ile Saraybosna havaalanına inmek üzere alçalıyor. Korkmayın, dağlar arasında olan Saraybosna’ya inmek için bu gerekli maalesef.

Balkan Turu Düşüncesi ve Hazırlık

Tüm hazırlık sürecinin 4 gün aldığı, inanılmaz bir heyecan ile giriştiğimiz Balkan turum ile ilgili anılarımı aktaracağım. Gezi düşüncesi uzun süredir vardı ancak karar vermek ve kafa dengi isimlerle bunu gerçekleştirmek en önemlisi. Gezi fikrini ortaya atan arkadaşım Mehmed’in 2 alternatifi vardı, ya Balkan turu yapılacaktı yada Kuzey Afrika( Fas, Tunus, Cezayir ) turu yapılacaktı. Ben uzun yıllardır Bosna hayali ile yaşayan biri olarak Balkanları tercih ettim ve 3 öğrenci arkadaş bu geziye 5 Nisan akşamı saat 20.00 gibi İstanbul’dan Air Bosna Havayollarına ait uçakla havalandık. Gezi notlarından da anlayacağınız üzere, öğrenci gezisi formatında olduğundan minimum harcama ile maksimum keyif ve gezi noktası temel felsefemiz oldu.
Gezinin detaylarına geçmeden önce kısaca bazı noktalara temas etmem lazım sanıyorum. Planımızı kurguladığımız şekilde gerçekleştirdik. Gezi güzergahımız, Saraybosna, Travnik, Mostar, Poçitelli, Dubrovnik, Kotor, Budva, Podgorica, Kosova, Üsküp, Struga, Ohrid, Tiran.
Bu güzergahımızı tek tek gezdik. İlk 2 gün ile son 2 günü aksilikler sebebiyle Bosna’da geçirdik ve 5 günde Bosna Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Makedonya ve Arnavutluk olan 6 ülkeyi gezmek gibi bir ilginçliğe imza atmış olduk.
Gezimiz ile ilgili olarak uçak operasyonumuz Saraybosna üzerinden gerçekleşecekti. Bosna’dan başlayacak olan diğer ülkeleri ziyaretimiz ise araç kiralayarak (Rent a Car ) gerçekleşecekti. Bunun için internetten rezervasyon yapabilmeniz mümkün. Budget, Avis ve Hertz gibi kurumlar uluslararası olduğundan ötürü bu tür ön kiralamalara uygun, yani havaalnında indiğiniz anda aracınıza binmeniz ihtimal dahilinde. Gerçi bu halini ben pek önermiyorum zira 10-20 Euro arasında değişen ekstra ücretler talep edebiliyorlar. Biz tüm bu güzergahlarda neler yapılabileceğini, nerelere uğramamız gerektiğine ilişkin bilgileri Geziyorumları.com ‘dan, ülkeler hakkında bilgilerin bir kısmını sourtimes.com'dan ve Google üzerinden edindik. Kuşkusuz bu çaptaki bir gezi için de zaten bu denli geniş araştırmalar gerekiyor. Haritasal bilgilerimiz ise GoogleMaps'ten adresinden alındı.